Hamburg’dan kalkan uçağımın yere değmesinin ve Türk havası solumaya başlamamın üzerinden tam altı ay geçti. Bir ton İzmir deneyimi biriktirdim. Bir sürü harika insan tanıdım ve bazılarıyla iyi arkadaşlıklar kurdum. Türkçe konuşmaya da başlıyorum. Diğer gönüllülerle birlikte özel Türkçe kursları alıyorum. Yaptığım workshop’lar için bir rutinim var. Artık ne hazırlayacağımı ve nasıl hazırlayacağımı biliyorum. Bu bana güven kazandırdı ve bu yüzden artık her workshop’tan önce kalp krizinden ölecek gibi hissetmiyorum. Ancak değişen her şeyi listelemek yerine, size hayatımın sıradan bir gününü göstermek istiyorum. İlk blogum da hayatımdaki tipik bir gün hakkındaydı. Öyleyse, nelerin değiştiğini kendiniz görün.

Telefonumun alarmının beni uyandırmasıyla günüm başlıyor. Kendimi soğuk duşa atıyorum. Bunu yapmanın tüm günüme olumlu bir etkisi olacağını okumuştum. Sonra hızlıca YouTube’da rehberli bir meditasyon açıyorum. Yaklaşık on dakika sonra bir kaseye mısır gevreği döküyorum. Evet, sabahki diyetim hâlâ mısır gevreği. Her neyse, meditasyondan aldığım huzurla mısır gevreğimin tadını çıkarmaya vaktim yok çünkü eşyalarımı hazırlamam ve feribotu yakalamak için istasyonuna aceleyle gitmem gerekiyor. İzmir ulaşım kartımdaki parayı kontrol ediyorum. Kartımda en az 50 lira olmadan seyahat etmekten kendimi alıkoyamadığım garip bir huyum var. Vapur yolculukları günün en huzurlu zamanlarından biri olmaya devam ediyor.

Altı ay sonra İzmir’e baktığımda şehrime bakıyormuşum gibi geliyor. Sanki evimde gibiyim. Ofise giderken kendime çikolatalı hamur işi almak için fırının önünden geçiyorum çünkü hâlâ biraz açım. Pastanede çalışan adam, plastik poşet istemememe uzun zaman önce alıştı. Ofise geldiğimde Türkçe öğretmenim Canberk’e yine ödevimi yapmadığımı söylemek zorundayım. Bilmiyorum, muhtemelen okuldan gelen bir alışkanlıktır. Türkçe kursundan sonra Satranç Kulübümü hazırlıyorum. Şanslıyım ki kimse satranç hakkında çok fazla şey bilmememe kırılmıyor. Kimse onlara internetten kopyaladığım birkaç satırı öğretmemi sorun etmiyor, sonra da herkes birbirlerine karşı oynuyor. Ama demek istediğim, söyledikleri doğru: Ustalığa giden yol pratikten geçiyor. Üç ay boyunca dernekte olacak Fransız gönüllü Gautier ile geç bir öğle yemeğine çıkıyorum. Bana anlattığı hikâyeyle bana ilham veriyor. Yaptığı şeyden hoşlanmadığını ve eşyalarını toplayıp Avrupa’yı dolaşmaya karar verdiğini anlattı. Döndüğümüzde ofis ekibinden biri Baklava getirdi. Baklava yiyemediğimi herkese gururla söylüyorum çünkü Paskalya’ya kadar tatlı orucu tutuyorum. Bu bir Hıristiyan geleneğidir. Hemen sonra, yanımda duran Gautier bana bu sabah Çikolatalı hamur işini nasıl yediğimi hatırlattı. Size söylüyorum, İzmir’de tatlı orucu sadece güçlüler ve cesurlar içindir. Ofis kapanana kadar zamanım kaldı. Başka bir atölye hazırlayabilirim ya da oldukça geciktirdiğim bir e-postayı yazabilirim. Ama hayıııır. Bazen aptalca YouTube videoları izlemek rakip tanımıyor.

Daha sonra beşimiz Karşıyaka’ya dönüyoruz. Arne geldiğinden beri, aynı dairede yaşayan dört Alman gönüllüyüz ve tabii ki biraz kalabalık olabiliyor. Ama bu sorunu büyük kulaklıklarla çözdük. Yani, bizi oturma odasında otururken, her birimiz kulaklıklarla işimizi yaparken görebilirsiniz. Biri kulaklıkla kitaptan birkaç sayfa okurken, biri dizüstü bilgisayarına kulaklıkla bir şeyler yazıyor, diğeri ise telefonunda en son haberleri okuyor. Arne, kulaklıklarıyla mutfakta çok zaman geçiriyor. Özel aşçımız oldu. İki ay önce geldiğinden beri diyetim çok daha fazla çeşitlilik içeriyor. Çünkü o, benden farklı olarak, makarna dışındaki yemekleri de hazırlayabiliyor. Motivasyonum olduğunda koşu ayakkabılarımı giyip Bostanlı’ya koşuya gidiyorum. Döndüğümde yemek yiyoruz. Nedense asla 23:00’ten önce yemek yemiyoruz. Sanırım bu en sağlıklı yol değil ama yine de gün sonunda uyuduğumda mutlu ve tatmin olmuş hissediyorum. Günü kafamda geri sarıyorum. Bu metni yazarken gözlerimi kapadım ve normal bir günümün nasıl görünebileceğini hayal ettim. Bu konuda size karşı açık ve samimi olmaya çalıştım. Umarım ‘Hayatımda tipik bir gün’  II bölümünü okurken eğlenmişsinizdir!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.