İnsanlığın başlangıcından beri, iç-benliğimiz bir şeyin kuşkusuz farkındadır: üretim. Üretim genellikle yiyecek, mobilya, telefon, araba, şişe gibi metalar üretmekle ilişkilendirilir. Oysa ki üretim sadece ellerimizin saf emekle ürettiği bir şey değil, aynı zamanda beynimizin gece gündüz durmaksızın, hatta bazen irademize karşı çıkarak ortaya koyduğu zihinsel bir emektir. Eğer bütün bu kargaşayla kendinizi ilişkilendirebiliyorsanız, üretkenlik için gerekli güce yani ilhama sahipsiniz demektir.
EYE değişimi için İzmir’e geldiğimden beri hemen hemen yereldeki her insan bana küçük, sanatsal ve oldukça canlı bir yer olan Urla’yı ziyaret etmemi tavsiye etti. Neredeyse her gün böyle bir öneri aldıktan sonra internette ne yapacağımı ve orada nelerin olduğunu araştırdım ve bir grup gençle küçük bir keşif yapmaya koyuldum. Uzun zamandır, bir şehrin sınırları içinde “alışılmışın dışına çıkma” konusunda heyecanlı değildim. Belki şöyle diyorsunuzdur: “Evet, biliyorum, korona salgını yüzünden.”; ama sebep bu değildi, sebep yeni keşiflere doğru yola çıkma ilhamımı kaybetmemdi.
Bu sefer zihnim tamamen farklı bir durumdaydı, çünkü edebi, müzikal veya görsel bir alanda bir yaratıcılık patlamasına erişmek istemiyordum; girişimcilik alanında istiyordum. Bana Urla’daki topluluğun, el işlerinden sanata ve hatta organik gıda üretimine kadar çeşitli sektörlerde başarılı girişimcilerle dolu olduğu söylendi.
Yaşantımızda üzerine çalıştığımız ve yarattığımız neredeyse her şeyde ilhamın önemli olduğunu vurgulamanın gereksiz olduğuna inanıyorum. Urla’nın ana caddesi Sanat Sokağı boyunca yürümek, taze girişimcilerin ticarete yeni ve sofistike yaklaşımlar oluşturmaya yönelik girişimlerine şahit olmama olanak verdi. Bu insanların yaptıkları sadece ticari bilgilerini değil, bazı durumlarda dilsel ya da geleneksel el işlerini ve bakımsız lokantaları (Türk tarzı restaurant) hayata döndürmeyi de içeriyor.
Türk Dili ve Edebiyatı alanında lisans derecem olduğu için, küçük bir kitapçı sahibinin Urla’yı huzurla kelimesine oldukça zarif bir şekilde dahil etmesine hayret ettim; kitap kurtları için dikkat çekici olan ve müşterileri çeken bir pazarlama hilesi. Detaylarla donatılmış bir tabela yerine basitliği (iki renk ve kısa bir soru: “Benimle kitap okur musun?”) seçmek, bize daha basit mesajlara ve fikirlere doğru ilerlememiz gerektiğini gösteriyor. Bu şekilde bize yaratıcılığımız üzerine çalışmak için daha fazla zaman ve alan kalabilir.
Atalarımızın eserlerine ve miraslarına bakmak-onları canlı tutmak, sürdürülebilir kalkınmayı inşa etmenin yollarından biridir. Bence geçmişten gelen tarihsel değerleri ve yansımaları olan öğelerin her zaman insan ruhunu tatmin edeceğini akılda tutmak, onları tüm dünyaya üretmek ve sunmak geleceğe dönük bir çabadır. Bahse girerim bunu yapabilmek için fazlasıyla sıkı çalışma ve sayısız deneme yanılma gerekiyordur; ancak, çaba sarf etmeden bir şeyleri başarabilseydik “sadece bir Rolls-Royce’un üretimi 6 ay, Toyota’nın ise üretimi 13 saat sürmektedir” sözü internette dolaşmazdı.
İnsan gözleri özellikle de midesi için yöresel içeceklerle yıkanmış ulusal veya geleneksel yemeklerden daha tatmin edici ne olabilir ki? Lokanta ismini taşıyan ve ev yapımı yemekler sunan bir restoran açma fikri gerçekten de cesaret gerektiren büyük bir adım. Kendi tarzlarımızı ve yollarımızı korumak, gelecekte ihtiyaç duyacağımız bir şey çünkü küreselleşme bize yeni fırsatlar sunabildiği kadar, kültürel unsurlarımızı yok etme kapasitesine de sahiptir.
Bu, hedonizmle dolu sanatsal küçük Urla’ya yaptığım dolu dolu bir ziyaretti. Kısa ve etkiliydi çünkü birkaç saat içinde gelecekteki girişimlerim hakkında çok daha derin ve detaylı düşünme fırsatım oldu. Burada çeşitli bakış açılarının birleşiminden faydalandım ve en önemlisi basitliği tercih etmenin ilerleme sağlamamızda ne kadar kıymetli olduğunu fark ettim.
Vladimir Jovanovski
Düzeltme: Ally Coveney