Kendime güvenim yoktu…
Ama 7 kiloluk bir metal bacak ile başardım. Sizlere başarı hikayemi anlatmak istiyorum…
İzmir’ de gençlik hakları ve sorunları alanında faaliyet gösteren Pi Gençlik Derneği bu alandaki faaliyetlerinin yanı sıra ülkemizde de uygulanan Erasmus Plus programının da en aktif yürütücülerinden biriymiş. Bende bunu daha sonra öğrendim…
Ülkemizde 15-29 yaş aralığında 20 milyondan fazla genç bulunuyor. Bu diğer AB ülkelerine baktığınızda gerçekten çok büyük bir sayı. Bununla birlikte uzun yıllardır ülkemizde de uygulanan Erasmus Plus programı (sadece Erasmus değil) belli bir kesimin, özellikle de aktif üniversite öğrencilerinin yararlandığı bir program olarak algılanıyor. Oysaki bu program içerisinde eğitim ve dil şartı olmadan da katılabileceğiniz birçok alt program var (mış).
Pi Gençlik Derneği, Karşıyaka Belediyesi ile yaptığı protokol sayesinde 15-29 yaş aralığında 20 milyon gencin bulunduğu ülkemizde sadece belli bir kesimin yararlandığı (çükü hala programdan haberdar olmayan çok büyük bir gençlik kesimi var), Erasmus Plus programının gerçekten dezavatanjlı gençlere ulaşması için çalışmalar yürütüyorlarmış. Fiziksel engelleri, maddi durumları, yaşadıkları eğitim veya sosyal zorluklar nedeni ile bu tür programlara katılamayan gençlere Pi Gençlik Derneği, ilçe sınırları içerisinde belediye aracılığı ile ulaşıyormuş. Karşıyaka Belediyesi tarafından yürütülen ve bursiyerlerinden biri olduğum “Karşıyaka’ nın Filizleri” programı kapsamında bir gün belediyeden beni aradılar ve Yunanistan’ da gerçekleşecek 1 aylık bir projeye katılıp katılamayacağımı sordular. Açıkçası bunu ilk duyduğumda heyecanlanmakla birlikte fiziksel engelimin buna izin vermeyeceğini de düşünerek biraz buruk bir şekilde daha fazla bilgi almak için görüşmeyi kabul ettim. Telefondaki görevli beni Pi Gençlik Derneği’ ne yönlendirdi ve kendilerinden proje hakkında bilgi aldım. Programı, bana sağlanacak imkanları ve Pi Gençlik Derneği ekibinin projeye dahil olmam için gösterdikleri çabayı görünce projeye katılmayı kabul ettim ve hazırlıklara başladık…
Hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra 1 Mayıs gecesi Atina havalimanına iniş yaptık. Türkiye’ den üç genç; Canberk, Deniz ve ben… Aralarında bir tek ben ilk kez yurtdışına çıkıyordum. Çok fazla heyecanlıydım. Benim bavulum kaybolduğu için minik bir kriz yaşamıştık ve 1 Mayıs kutlamalarından dolayı hiçbir ulaşım olmadığı için havalimanında sabahlamamız gerekmişti. Aksilikleri yanımdaki dostlarım sayesinde hallettikten sonra proje kapsamında çalışacağımız yer olan Xylókastro bölgesine varmıştık. Kalacağımız eve geldiğimde protezimden kaynaklı ayağımda bir iltihap sorunu yaşadım. Tüm aksilikler resmen beni buluyordu. Evime, Türkiyeye dönmek istedim. Bir çocuk gibi ağladım ve pes ediyordum. Ama bana inanan insanlar için kendime biraz daha şans vermeye karar verdim. Şuan fark ettim aslında acı çeken bacağım değilmiş, oysaki ben kabuk değiştiriyormuşum, güçsüz Ozanın ağlayışlarıydı onlar…
İlk vardığımız gece ev arkadaşlarım olan Fransızlarla tanıştım. İlk kez farklı bir milletten insanlarla bu kadar yakındım. Gerçekten öylesine mutlu hissettim ki ayağımdaki acıyı unutmuştum. Kendime inandıkça iltihabım geçmeye başladı. Yunanistanda bizden sorumlu olan Orfeas Organizyon ile doktora gittim ve doktor beni öylesine sevdi ki ücret bile ödemedim. İngilizcem çok kötüydü ve Yunancam yoktu sadece enerjimle ve savaşçı ruhum ile anlaşıyordum. Bir şeyi farkettim, güçleniyordum… İlaçlar ve moralim sayesinde Protez ayağımdaki iltihap inanılmaz hızlı şekilde iyileşiyordu. İlk iş günü fazlasıyla ciddi bir tavır ile görevime başladım. Sonra dedim ki kendime ”Neden bu kadar ciddiyim? Avrupadayım ve eğlenmeliyim!”
Çamaşırlarımı ilk kez kendim yıkayıp, astım ve işe başladım. Ayağımda protez olmasına rağmen diğer arkadaşlarımla birlikte eksiksiz şekilde çalışıyordum ve bu mükemmel bir histi. Kendi başıma bir şeyler başarmak inanılmaz güzel bir şeydi. Zamanla ingilizcem hatta Yunancam bile inanılmaz gelişti. Artık herkesle konuşabiliyor ve anlaşabiliyordum. Bunların yanında ev arkadaşlarım sayesinde Fransızca bile öğreniyordum. Günler ilerledikçe Yunanistan da bizden sorumlu olan Orfeas Organizyon etkinlikler düzenliyordu ve iyice birbirimizde kaynaşıyorduk.
Neredeyse bir ayın yarısı bitmişti ve zaman su gibi geçmişti. O kadar farklı milletten insanla muhabbet ediyordum ki hepsi bana Türk gibi geliyordu. 🙂 Çok fazla dost edindim. Gönüllü işlerimiz gerçekten eğlenceli ve basitti. Gönüllü olduğumuz için rahat ve mutlu çalışıyorduk istediğimiz zaman bırakıyorduk işi. Yorucu değildi. Sokakları ve Sahili temizliyorduk. Hatta sahili temizlerken hayatımda ilk kez yunus balığı gördüm. 🙂
Xylókastro’da iş bitince kasabayı geziyordum ve tüm halk bana selam veriyordu. Küçük bir kasaba olduğu için yerel halkta beni tanımıştı ve çoğu insan beni gördüklerinde bana kahve ısmarlıyordu. Mükemmeldi. Ben Xylókastro’nun metal bacaklı süper kahramanı olmuştum. Yunan halkı çok iyi kalpliydi. Resmen her şeyden uzak mutlu bir hayat sürüyordum.
20. gün bitiyordu ve ben günlerin nasıl geçtiğini hatırlamıyordum. Canberk ve Denizle sürekli eğleniyorduk ama genelde yabancı dilimiz gelişsin diye hepimiz yabancı arkadaşlarımızla muhabbet ediyorduk. Hepimiz Aile olmuştuk.
Bir ay bitiyordu ve içimi bir hüzün sardı, ben bu görevden ayrılmak istemiyordum. Görevim bitmesine rağmen kalmak istiyordum. Son gün yabancı arkadaşlarımızla vedalaşırken hüzünlendim, onları ve Yunanistanı bırakmak istemiyordum. Ama görevimiz bitmişti. Türkiyeye indiğimde tüm gücümle kahkaha atmaya başladım. Evet, evet, evet. BAŞARMIŞTIM!
Size önemli bir şey demek istiyorum. Ben o ilk gün pes etseydim emin olun kendime dair olan her şeyi yitirecektim. İyi ki pes etmemişim. Eğer pes etseydim depresyonda olan bir Ozan olacaktım şimdi ise herkes tarafından alkışlanan bir Ozan oldum. En önemlisi artık biliyorum, engeller asla engel değil! Durmayın keşfedin, araştırın, görün… Ben, geldim, gördüm, yendim. Yunanistana geldim, farklı medeniyetleri gördüm, zayıf Ozanı yendim…
DÜNYA ENGELİMİZDEN DAHA BÜYÜK!
DÜNYAYA VE KENDİMİZE ŞANS VERMELİYİZ!
Bana desteklerinden dolayı Pi Gençlik Derneği, Karşıyaka Belediyesi, ve Orfeas Organizsyona teşekkürlerimi sunarım.
Teşekküler, Başta Canberk olmak üzere, Begüm Hanım’a, Deniz’e, Spyros’a, Colin’e, Tabae’ya, Roman’a, Melyna’ya, Eliana’ya, ve bu tecrüdemde beni destekleyen herkese sonsuz teşekkürler.
Ozan Kaan Çevik
AGH-75 Yunanistan Gönüllüsü
Gurur duyuyorum seninle canım
o bir yakışıklı
o bir kahraman
o bir süpürgeli
hayır hayır o
supermen…
bana ilham verdin ozan, bu senin başarın ancak okurken öyle bir sevinç duydum ki sanki sen değil de ben yaşadım bütün bunları. bu güzel deneyimi bana yaşattığın için sana teşekkür ederim.