‘‘Hayat konfor alanınızın bittiği yerde başlar’’
Merhaba,
Benim adım Muhsin Şen. 30 yaşındayım. Ve evet ESC’ ye gitmek için bu son şansımdı başardığım için çok mutluyum. Yukarıda yazdığım cümle ESC başvurularımda kullandığım motivasyon mektuplarımın başlangıcıydı. Öncelikle kısaca kendimden bahsetmek istiyorum. Uludağ Üniversitesi işletme bölümünden 2014 yılında mezun oldum. Üniversite hayatım boyunca çeşitli sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak çalıştım. Üniversiteye ilk başladığımda hazırlık sınıfını geçip bölümüme başlamam için Proficiency denilen bir sınavı geçmem gerekiyordu. Ben ne yazık ki bu sınavda başarısız oldum. 70 geçme notu olan sınavda 57 alarak pre-intermediate olarak, bir yıl hazırlık okudum. Hazırlıktayken okuma, dinleme ve dilbilgisi gibi dersler alarak İngilizcemi geliştirdim. Ancak altyapı olarak yeterli seviyeye gelmeme rağmen ne yazık ki konuşma pratiği yapamadım. Hazırlığı başarı ile geçtikten sonra işletme bölümüne başladım. Bir taraftan da İngilizce’mi kullanmak yani pratik yapmak istiyordum. Bunun için üniversitedeki öğrenci kulüplerini tanımaya çalıştım.
Herkesin gönüllü çalışmalara başlama motivasyonu farklıdır. Bazı insanlar sosyalleşmek, bazıları yeteneklerini geliştirmek, bazıları ise gelecekteki işleri için network elde etmek için topluluklara katılır. Ben ise 1 yıl boyunca öğrendiğim İngilizcemi pratiğe dönüştürebileceğim bir yer arıyordum. Araştırmalarımın sonucunda AIESEC Bursa şubesine katıldım. 2 yıl boyunca dünyanın birçok farklı ülkesinden gelen gençlerle tanışma şansım oldu. Hatırladığım ilk yabancı arkadaş ile tanış (a)mama olayımı anlatayım. Brezilya’dan gelen bir kız arkadaşımız vardı. Bir yıl hazırlık okurken edindiğim bilgisinin konuşmamda yardımcı olacağını umuyordum. Ancak arkadaşımız ‘‘hello, how are you?’’ Dediğinde ağzımı açıp cevap bile veremedim çünkü o ana kadar gerçek hayatta yabancı birisi ile hiç karşılaşmamıştım. Cevap veremediğim gibi arkadaşımızın yanından uzaklaşmak zorunda kaldım. Bu durum gerçekten beni gerçekten üzmüş ancak bir taraftan da motive etmişti. O andan itibaren öncelikle konuşamasam bile yabancı arkadaşlarımızdan çekinmemem gerektiğini fark ettim. 2010 yılında akıllı telefonum olmadığı için yanımda genellikle sözlük taşıyordum. Bursa’yı çok sevdiğim için yabancı arkadaşlarımızı tarihi ve turistik yerlere götürüp elimden geldiğince anlatmaya çalışıyordum. İlk önce çekingenliğimi üzerimden attıktan sonra basit cümlelerle iletişime geçmeye başladım. Bir sonraki adım daha uzun cümleler ve en sonunda daha uzun cümleler kurmaya biraz da akıcı konuşmaya başladım. Başlangıçta kendimi aşırı zorladığım için başımın çok ağrıdığını hatırlıyorum ancak dediğim gibi yabancı arkadaşlarımızla daha fazla vakit geçirdikçe dil konusunda rahatladım ve baş ağrımın olmadığını fark ettim. İlk yurtdışı tecrübem yine AIESEC sayesinde 6 haftalık gönüllü stajım oldu. Ukrayna’nın Kiev şehrinde 2012 yazında dil okulunda ve üniversitede yereldeki gençlere İngilizce konuşma kulüpleri düzenledim. 2013 bahar döneminde Macaristan’da Szent Istvan Universitesi’ ne Erasmus öğrencisi olarak gittim. 5 aylık süreçte 10 ülke 15 şehri ziyaret ettim.
2015 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra askere gitmeye karar verdim. Sanırım 2016 Mart ayında çarşı iznine çıktığım bir gün internet kafede Facebook’ta gezinirken Pi Gençlik Derneği’nin Pixel Team çağrısını gördüm. Mart sonunda askerlik görevini tamamlayıp İzmir’e dönecektim iş bulana kadar boş durmamak aynı zamanda gönüllü çalışmalarıma devam etmek için ilana başvuru yaptım. İlk aşamayı geçtikten sonra yüz yüze mülakat için dernek ofisine çağrıldım. Ne yazık ki elimde olmayan sebeplerden dolayı yaklaşık 30 dakika mülakata geç kalmıştım. Mülakatımı derneğimizin genel koordinatörü ve kurucularından biri olan Demirkan abi ile gerçekleştirdim. Mülakat sırasında tecrübelerimden ve beklentilerimden konuştuk. 2 hafta sonra kabul edildiğime dair aldığım mail 2016’daki en güzel haberlerden birisiydi. Yapılan oryantasyon toplantılarının ardından çalışmalarıma başladım. Pi Gençlik Derneği’nde bulunduğum süre boyunca ofis ekibinde yer aldım. Burada uluslararası ağlar ekibini kurarak derneğin uluslararası alandaki çalışmalarını daha kurumsal hale getirmeye çalıştım. Yaptığım ilk işlerden biri derneğimize ESC (o zaman EVS’ti) akreditasyonu kazandırmak için yapılan çalışmalara destek olmaktı. 2016 yılında derneğimiz Türkiye Ulusal Ajansı tarafından ev sahibi, gönderen ve koordinatör kuruluş olarak akredite edildi. EVS kapsamında ilk gönderdiğimiz gönüllü 2017 yılında Polonya’ya giderken ilk ev sahipliğimizi Litvanya’dan ve Yunanistan gençlerle yaptık. İlk defa EVS kapsamında mentörlük yaptım. 2016 yılında ilk projemiz olan Genç Bak İŞ KA3 projemizin Türkiye Ulusal Ajansı tarafından en iyi uygulama örneği seçilmesi dernekte yaşadığım en gurur verici anlardan biriydi.
İlk KA2 ortaklığımızda ve European Youth Foundation’a üye olmamızda katkıda bulundum. Her yıl yurtdışına gönderdiğimiz 100’den fazla gencin tecrübelerini görmek beni sivil toplumda ve özellikle Pi Gençlik Derneği’ndeki çalışmalarımda beni daha fazla motive ediyor. Bir sonraki bölümde ESC’ye başvuru sürecimden bahsedeceğim ? Görüşmek üzere.