Şu an Viyana’da AGH gönüllüsüyüm ve projemdeki ana gönüllülük aktivitesi ofiste çalışmak. Ancak ev sahibi kurumum Grenzenlos’un sayesinde farklı bir gönüllü aktivite türü olan çalışma kamplarını gözlemleme ve öğrenme şansım oldu. AGH projeme başlayana dek bu kampları hiç duymamıştım, bu nedenle hangi aktivitelerin yapıldığını öğrenmek icin gözlemci olarak Grenzenlos’un Augarten ve Let’s Act isimli çalışma kamplarına gittim.

Çalışma kampları topluma yardım etmek amaçlı yapılan, 2-3 hafta civarı süren uluslararası ve gruplar halinde yapılan gönüllülük faaliyetleridir. Yapılan aktivitelerin birçoğu bahçeyle ilgilenmek, duvarları boyamak, tiyatro oyunu hazırlayıp sahnelemek gibi fiziksel aktivitelerden oluşur. Yürüme engelim nedeniyle engelli bireylerin bu aktivitelere katılabilmesi konusunda endişeliydim, ama herkese yapabileceği aktiviteler verildiğinden engelliler de yer alabiliyor. Augarten kampındaki ana aktiviteler bahçeyle ilgilenme (çiçeklerin bakımı) ve park içerisindeki bazı duvarların boyanmasıydı. Gönüllülerin bu şekilde topluma katkı sağlayıp kamu yararına işler yapabiliyor olması çok hoşuma gitti. Onların canla başla çalıştığını görmek beni fazlasıyla motive etti ve ilk kez bir çalışma kampı görmenin mutluluğuyla heyecanını yaşadım.

Beni mutlu eden diğer bir durum ise kamptaki gönüllülerin samimiyeti ve arkadaş canlısı olmalarıydı. Onların sayesinde kendimi oraya aitmiş gibi hissettim ve çalışma kamplarının dünyanın her yerinden arkadaş edinmek için bulunmaz bir fırsat olduğunu düşündüm. Kamp aktiviteleri haftaiçi sabah 9’da başlayıp 3’te bitiyordu öğle yemeği dahil. Daha sonra gönüllüler dinlenmek, akşam yemeği hazırlamak ve boş zamanlarında Viyana’yı dolaşabilmek için konakladıkları yere gittiler. Nerede kaldıklarını görmeye gittiğimde çok şaşırdığımı hatırlıyorum çünkü spor salonunu andıran geniş bir odaydı ve etrafta bir sürü valiz görmüştüm. Sonra bana bu yerin bir takım apartmanı olduğunu, kamp gönüllülerinin yerde kendi uyku tulumları ve matlarıyla uyuduğunu söylediler. Daha sonra Viyana’daki bir lunapark olan Prater’e olan gezilerine katıldım ve beraber lunaparktaki çeşitli yerlere bindik. Çocukların oturup müzik dinlediğini zannettiğim yer bir anda ahtapot gibi olan ve her yönde çok hızlı dönen bir yere dönüştü. Maalesef binip dönmeye başlayana dek bunu hiç fark etmedim ve kafaüstü yere çakılıp öleceğimi düşündüm. Bu deneyim bana hiçbir şeyi görünüşüyle yargılamamam gerektiğini öğretti.

Gözlemlemeye gittiğim ikinci çalışma kampı Let’s Act idi. Bu kez tiyatroya çok ilgi duyduğum ve gönüllülere elimden geldiğince yardım etmek istediğim için Grenzenlos ve tiyatro pedagogunun izniyle kamp aktivitelerine dahil edildim. Augarten gibi bu kamp da haftaiçi öğle arası dahil 9’dan 3’e kadar sürüyordu. Çoğu zaman bir kilise odasında pratik yaptık. Sabahları energiser dediğimiz vücut hareketleri ile başladık ve çeşitli ses, rol yapma egzersizleriyle devam ettik.

Tiyatro oyununda yer almak demek, vücudumuzu esnetmek ve sahnede donakalmak gibi birçok fiziksel aktivite yapmak demek. Normalde baston kullanmama rağmen pratik esnasında denge problemleri yaşadım ve düşmemek, dengemi koruyup rollerimi yapabilmek için kamp süresince tekerlekli sandalye kullandım. Tekerlekli sandalye kullanmayı öğrenmek benim için oldukça zordu çünkü buna alışık değildim. Asistanlarımdan ve kamptaki herkesten sık sık yardım istemem gerekti. Kendimi berbat hissettim ve aktiviteleri kendi başıma yapacak fiziksel gücümün olmayışına çok kızdım. Ancak bu aynı zamanda yeni bir bakış açısı edinmemi sağladı. Fiziksel çevremin erişilebilirliği, kişisel alanım, sahip olduğum ama önemsemediğim şeyler gibi konularda daha fazla farkındalık kazandım. Daha sonra tiyatro oyunumuzun ana temasını tartışıp sınırlar olarak belirledik, çünkü sınırlar kullanıldığı bağlam ve alana göre farklı anlamlar kazanabilen geniş bir kavram. Ülke sınırları, kişisel sınırlar, zihnimizin sınırları gibi… Temayı belirlediğimizde yapmak istediğimiz aktivitelere göre gruplara ayrıldık.

Kendimi geliştirip tiyatro kampına katkı sağlamak konusunda çok hevesliydim, bu yüzden yazarlar, şarkıcılar ve oyuncular gibi birden fazla grubun içerisinde yer aldım. Önce senaryo yazımının bir kısmına yardım ettim, sonra şarkıcılar grubunun seçtiği şarkıları söylemeyi öğrendim ve aynı zamanda oynayacağım rollerin de pratiğini yaptım. Oynamamı istedikleri karakterler benim kişiliğime tamamen zıt özelliklere sahip olduğundan (aşırı milliyetçi biri ve aşık olup randevuya giden bir model) onlarla kendimi pek özdeşleştiremedim. Ancak farklı karakter rollerine bürünmenin değerli bir deneyim olduğuna inanıyorum. Bu nedenle fırsat bulursam böyle aktivitelerde yer almaya devam etmek istiyorum.

Final gösterimizin olduğu gün hepimiz hem heyecanlı hem stresliydik. Her birimizin endişelendiği durumlar vardı. Benimki hareket etme hızımdı çünkü yeterince hızlı olmazsam gösteriyi mahvederim diye korktum. Sahnemiz kocaman bir odaydı ve her sahneyi odanın ayrı bir bölümde oynadığımız için çabuk hareket edebilmek büyük önem taşıyordu. Ancak her şey beklediğimden çok daha güzel ilerledi çünkü biz bir takımdık ve ne zaman ihtiyacımız olsa birbirimize destek olup yardım ettik. Yeterince iyi miydim emin değilim, ama hepimiz tiyatro oyunumuz için canla başla çalıştık. Yüreğimizden gelen, seyircilerin de beğenerek izlediği harika bir performans sergilediğimizi söylemekten gurur duyuyorum.

Gösterimiz sürecinde sahip olduğum en önemli düşünce sanatın herkesi biraraya getirip kalplerimize ulaşabiliyor olduğuydu. Bizim duygu ve düşüncelerimiz seyircilerimize ulaştı. Projem bittikten sonra ne yapacağımı hala bilmiyorum, ama böyle aktivitelerin bir parçası olup birçok kişiye ilham verebilirsem çok mutlu olacağım.

Bir sürü aktivitede yer almak sorumluluklarımın da bir o kadar artması demekti ve yorgun, stresli hissettiğim zamanlar vardı ama kamp boyunca hissettiğim en güçlü duygu mutluluktu. Bu kampın bir parçası olabildiğim, dünyanın her yerinden gelen harika gönüllülerle tanışabildiğim için mutlu ve bir o kadar da minnettar hissettim kendimi. Herkesle zaman geçirmek beni tüm dünyaya uzanan kocaman bir ailenin ferdi gibi hissettirdi. Nerede olursak olalım, kalplerimizin hep beraber olacağını anımsattı.

Çalışma kamplarında yer almak hayatınızı değiştirebilir, aslında değiştireceğinden eminim. Kamplarda kamu yararına işler yapabilir, arkadaş edinebilir, bolca eğlenebilir ve yapmayı sevdiğiniz aktiviteleri keşfedebilirsiniz, tıpkı benim yaptığım gibi. Bu deneyimler kendimi geliştirmemi sağlayıp gelecek hedeflerimle ilgili şüphelerimi büyük ölçüde azalttı. Umarım daha fazla kişi bu kamplara katılarak gönüllü olur ve sevdikleri aktiviteleri keşfedip yapma yolunda bir adım atar.

Esin Merdan – AGH-95 Avusturya Gönüllüsü

One thought on “Çalışma Kampları: Sevdiğiniz Aktiviteleri Bulup Yapmanın Bir Yolu!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.