Nerelisin?

Çek Cumhuriyeti’ndenim, dağların yakınında küçük bir kasabadan. Memleketimde sadece yaklaşık üç bin kişi yaşıyor — çoğumuz birbirimizi tanırız, her yere yürüyerek gideriz ve manzara yemyeşildir.

Öte yandan İzmir, milyonlarca insanın yaşadığı büyük bir kıyı şehri; feribotlar, metro hatları ve çok da uzak olmayan çöl manzaralarıyla tamamen farklı bir dünya. Gökyüzünü izlemeyi çok severim ama burada deniz nemiyle karışan ışık kirliliği nedeniyle gece gökyüzü neredeyse görünmez. Bir göktaşı düşse, muhtemelen fark etmezdiniz bile.

Burada öğrenci misin?
Hayır, burada değil — hatta şu anda memlekette de değilim. Resmî olarak İzmir’e ESC gönüllüsü olarak geldim, İngilizce öğretiyordum. Türkiye’de genel İngilizce seviyesi oldukça düşük olarak biliniyor ve çalıştığım STK bunu değiştirmek istiyordu.

Ama benim kişisel nedenim biraz farklıydı: Zihnimin körelmemesi için kendimi yeni ve kontrol edilebilir bir ortama izole etmek, boş zamanlarımda kendi projelerime odaklanmak istiyordum. Tam olarak nereye gideceğim pek umurumda değildi — sadece Türkiye’yi deneyimlemek istiyordum ve fırsat çıkınca “evet” dedim. Birçok gönüllü arkadaşım boş vakitlerinde gezip sosyalleşmeyi tercih ederken, ben daha çok üretmeye ve inşa etmeye odaklandım.

Adın ne?
Yasal adım Matěj Michael Roš… ama unut gitsin — bana sadece Mateo de. 🙂

Her kendimi tanıttığımda insanların yüzlerinde bir rahatlama görürdüm, sonra da sorardım: “Peki ya senin adın ne?”
İşte o zaman hayatımda duyduğum en ilginç sesleri duydum. Türkçe ve Çekçe tamamen farklı dil ailelerinden geliyor, hiçbir ortak noktaları yok, bu yüzden her isim yeni ve benzersiz hissettirdi. Türkçe konuşamıyorum ama yine de idare ettim — ve isimler her zaman ilgimi çekmiştir. İnsanlara hep isimlerinin anlamını ve geçmişini sordum. Türkiye, isimler, hikâyeler ve kökler açısından gerçek bir hazine sandığı gibi.

Türkiye hakkında ne düşünüyorsun?
Açıkçası, Orta Avrupa’ya kıyasla burası daha agresif geliyor. İnsanlar değil — ama atmosfer.
İzmir çok gürültülü: Günde beş defa ezan sesi duyuyorsunuz, trafik hiç durmuyor, insanlar geç saatlere kadar ayakta, sabahlar ise yavaş başlıyor.

İklim de daha serin ve yeşil bir ülkeden gelen biri için başlı başına bir zorluk. Ve Türkler genel olarak günlük yaşama ve sosyal ilişkilere daha hızlı ve daha az sakin yaklaşıyor gibi görünüyor. İzmir çoğu zaman tam bir kaos gibiydi. Ama bu benim seçtiğim bir kaostu — ilgi ve merakla.

Ve o kaosun içinde unutamayacağım bir güzellik, hayranlık ve enerji keşfettim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.