
Merhaba ben Almira. Nasıl anlatmaya başlasam bilemedim. Kuzenim sürekli bana EVS projeleri atıyordu başvurayım diye fakat benim ne kendime güvenim vardı ne de cesaretim. Bir gün bana hayatımı değiştirecek projeyi attı ‘’The House of the Dolls’’. Üniversite 2. sınıftaydım ve dersler olsun, sınavlar olsun üzerime çok gelmeye başlamıştı. Başvurayım ne kaybederim ki dedim ve kabul aldım. Çok kısa bir süre içerisinde 1 seneliğine Bulgaristan’ın Varna şehrine vardım. Pi Gençlik Derneği, ben gidene kadar her şeyimle eksiksiz ilgilendi. Vize sürecini ve her şeyi en kolay şekilde atlatmamı sağladı.

İlk günümü çok net hatırlıyorum. Uçaktan indiğimde ev sahibi kurumdan karşılamaya geldiler ve evime yerleştirdiler. Yalnızım artık diye düşündüm aşırı derecede korkuyordum. Hayatımda ilk kez tek başıma bir yurtdışı deneyimim oluyordu fakat bu deneyimim gezmekten ziyade yaşamak olduğu için korkum daha da artıyordu. Gelişimden 2 gün sonra kendimi büyük bir gönüllü grubunun arasında buldum. Çok fazla insan çok fazla farklı kültür vardı. Şimdi çoğuna ailem gözüyle bakıyorum. Hepimizin farklı kültürü belki de bizi birbirimize bu kadar yakınlaştırdı. Neredeyse her günüm şenlikti zaten.

Projemden bahsedecek olursam Varna’ya çok yakın bir köy okulunda çocuklarla vakit geçiriyordum. Zaten çocukları çok seviyorum. Projenin konusunu görünce atladım resmen. Çocukların İngilizce derslerine giriyor, dans dersleri veriyordum, oyunlar oynatıyordum. Diğer gönüllü arkadaşlarım gitar çalıp şarkı söylerdi ben de dans ederdim. Bu şekilde çocuklarla bir sürü okul gösterileri hazırladık. Onun haricinde ofiste yetişkinlere İngilizce ve Türkçe dersleri veriyordum. Pandemi dönemine girince de doktorlara teşekkür niyetine dikişle kalpler hazırladık. Doğruyu söylemek gerekirse ev sahibi kurumdan kaynaklı diğer gönüllüler kadar aktif değildik. Ben daha çok sosyalleşmede geliştirdim kendimi. İnsanlarla iletişim kurmada çok daha becerikliyim ki önceden bu konuda çok da başarılı olduğum söylenemez. O çekingenliğimi kırdım.

Varna’dan bahsetmek istiyorum birazcık da. Kesinlikle evim diyebilirim. Şu an inanılmaz özlüyorum. Sahil kenti, insanlar aşırı rahat herkes kendi keyfine bakıyor kimse telaşlı değil. Sahil kenarında bir sürü bar var. Arada konserler oluyordu, toplanıyorduk sabaha kadar oturuyorduk sahilde. Sea Garden var bir de (Bulgaristan’ın en büyük parkı diye geçiyor aynı zamanda Balkanların da en büyük parkı oluğu söyleniyor) orada da piknik yapmıştık birkaç kere, sabah yürüyüşleri için çok güzel bir yer. Kuş sesleriyle bir sürü ağaçla kendimi ormanda gibi hissediyordum.

Gezmeyi çok istiyordum ben aslında fakat pandemi yüzünden gitmek istediğimden çok daha az ülkeye gitme şansı yakaladım. Diğer projelerde kullanırım artık bu hakkımı 🙂 Bu proje benim kendime inanmamı kolaylaştırdı, özgüvenimi yükseltti, çok güzel dostluklar kurmamı sağladı, tek başıma da olsam şartlar ne kadar zor olursa da olsun üstesinden gelebileceğimi gösterdi. Ev sahibi kuruluşumla anlaşmazlıklar yaşadım bazıları çok ciddiydi ama ne olursa olsun diyorum iyi ki gitmişim ve bu kadar muazzam bir deneyimi yaşamışım. Bu güzel deneyimi yaşamamı sağlayan herkese çok teşekkür ederim.
AGH-157 Bulgaristan Projemizin Gönüllüsü “Almira Demirci”
Pi Gençlik Derneği
slm umudumuz gençlik dernegi olarak birlikte çalışmak isteriz