Sabah güneşin doğuşuyla birlikte gökyüzüne yükseldim. İnsanoğlunun gökyüzüne olan sevgisinin ve yüzyıllardır uçmasının en güzel kanıtı olan metal bir kuşla bulutların arasında kayboldum. 5 saat sonra, güneş batarken gökyüzünden dünyaya geri döndüm. Daha sonra, havaalanında, daha önce hiç görmediğim bir ev arkadaşım tarafından karşılandım, ama o sanki birbirimizi yıllardır tanıyormuşuz gibi arkadaş canlısıydı. Gökyüzünde başladığım macera yeraltına kadar devam etti. Görünüşe göre insanlık gökyüzüne olan sevgisinden sıkıldı ve metal bir yılanı yeraltına koydu. Karanlık tünellerden ve isimlerini bilmediğim birkaç istasyondan geçtikten sonra Marques de Pombal adlı istasyondan indim ve tekrar yeryüzüne ulaştım.

Korona döneminde kazandığım kiloları vermem için tasarlanan bu şehrin sokaklarında,  tekerleğimin  sesleriyle kayboldum.  Bagajım.  Meraklı bir  çocuk gibi  etrafıma  bakarken, ev  arkadaşımı takip ettim. İlk günden itibaren, Lizbon bana bir tepeye indiğimde tekrar tekrar tırmanmam gerektiğini düşündürdü. Tıpkı bunun gibi, yeni evime, Casa de Bernardim’e ulaştım ve beni gerçekten evimde hissettiren şey, her zaman sahip  olduğum yeni  ev arkadaşlarımdı. Ben geldiğimde yüzlerinde gülümseme oluştu. Birkaç gün geçtikten sonra başka bir ev arkadaşım uzaklardan geldi. Sonra oda arkadaşım geldi  ve geç  kaldı  çünkü daha da  uzaklardan geldi. Sonunda Casa Bernardim ailesi tamamlandı.

Koordinasyon ve ev sahipliği yapan organizasyonuma gitmeden önce birkaç hafta boş kaldığım için, iniş ve çıkışlarıyla Lizbon şehrini keşfetmeye başladım. Yürüdüm ve yürüdüm, bazen şans eseri kayboldum ve bazen kaybolmak, yeni bir şey keşfetmek istedim. Güzel “Miradouro’nun” gün batımını izlemek için yamaçlara ve basamaklara tırmandıktan sonra, bu masalsı şehir bana  şunu öğretti: “Güzel şeyler görmek  için, zor olsa bile çaba göstermek zorunda kalacaksınız ama sonunda her zaman buna değeceğine emin olabilirsiniz.’’

Son olarak, hoş geldin partisi gününde Spin ekibiyle ve ayrıca gönüllü olduğum SPEAK organizasyonuyla ve SPEAK’teki koordinatörlerim ve diğer gönüllülerle tanıştıktan sonra bir araya geldim. SPEAK ofisi harika bir atmosfere sahip. Projemle ilgili memnuniyetle karşılandığımı ve motive edildiğimi hissettim. SPEAK’in amacı, iki ana faaliyeti olan bir  dil ve  kültür değişim programı aracılığıyla yeni gelenleri, aynı şehirde yaşayan yerlilerle  buluşturmaktır: dil grupları ve topluluk tarafından organize edilen etkinliklerle bunu gerçekleştirmektedir. Birçok gurbetçi, göçmen, mülteci ve öğrenciyle çalışıyoruz. Başlıca sorumluluklarım genel olarak Almada şehrindeki Buddies ile etkileşim kurmak ve  oradaki topluluğu  geliştirmektir.  Yeni arkadaşlar  için çevrimiçi eğitim veriyorum,   onlara SPEAK’in amacını açıklıyorum ve dil oturumları, etkinliklerimiz hakkında bilgi veriyorum. Ayrıca arkadaşlarımdan geri bildirim  alıyorum ve  dil oturumlarıyla  ilgili soru ve  sorunlarında onlara yardımcı oluyorum. 

Ayrıca şu anda bir dil oturumu   yönetiyorum ve Türk arkadaşlar  için bir rehber  hazırlıyorum.    SPEAK’teki meslektaşlarım bana her zaman yardım ediyor ve  bana yeni şeyler öğretiyor ve bu kendimi geliştirmem için harika bir  fırsat. İlk başta biraz zorlandım çünkü çok fazla yeni bilgi   vardı ama sonra her şey  yerli yerine oturdu ve  projemde  daha rahat devam ettim.   Bir hafta içinde hem  Spin hem de SPEAK ekibiyle Noel yemeği yedim. Her iki etkinlikte de  başka ülkelerden insanlarla tanıştım.   Bu sıcak aile      ortamlarında sanki yıllardır bu  şehirdeymişim  ve bu  insanları tanıyormuşum gibi  hissettim. Ayrıca  gönüllü arkadaşlarımızdan biri sayesinde  Portekizce öğrenmeye başladım.

Ev arkadaşlarımla akşam yemeğinde aynı masada olmak, hafta sonu yaptığımız küçük geziler, mutfakta yemek pişirirken yaptığımız sohbetler, gün batımını yakalamak için gittiğimiz Miroduro’lar ve çoğu zaman  geç kalmam, onların tatlı serzenişleri, Casa de Bernardim’de diğer gönüllülerle yaptığımız aktiviteler için her zaman minnettarım. Sayısız duygu, gülümseme, sohbet, gün batımı, merdiven, içecek, şarkı, yemek, tatlı tartışmalar, yeni yerler, yeni insanlar ve hikayeler…

Gülüyorum, öğreniyorum, görüyorum, tadıyorum, deniyorum, paylaşıyorum, anlatıyorum, anlıyorum, deneyimliyorum.  Kısacası kendimi canlı hissediyorum.

One thought on “Speak İle Tanışma (Part 1)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.