Merhaba, ben Sarah, 25 yaşındayım ve Fransa’nın Marsilya şehrinden geliyorum. İzmir’de Pi Gençlik Derneği’nde kısa dönem ESC gönüllüğü yapıyorum.
İzmir’e gelmeden önce:
2022’de eğitimimi tamamladım, Yabancı Dillerde lisans ve İnsani ve Kültürel Proje Yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. İş arıyordum ancak ne yazık ki aramalarım başarısız oldu. Daha önce yurt dışında hiç deneyimim olmadığı için bir ESC gönüllülüğü yapmanın harika bir fırsat olacağını düşündüm. Böylece fırsatları araştırmaya başladım ve İzmir’de Pi Gençlik Derneği ile bu gönüllülük fırsatını buldum. Gönüllü sorumlulukları çok hoşuma gitti ve başvurdum. İşte İzmir’deki serüvenim böyle başladı.
Gelmeden önce çok heyecanlıydım çünkü Türkiye’ye gelmek benim en büyük hayalimdi, hatta Türkçe öğrenmeye başladım, ama aynı zamanda bu benim ilk yalnız seyahatim ve kendi ailemden başka insanlarla yaşayacak olmam nedeniyle korkuyor ve endişeleniyordum. Ancak korkularım boşunaymış ve gerek yokmuş çünkü buradaki hayatım ilk günden itibaren harikaydı. Karşıyaka’da dört kızla (Tacko, Leyre, Melika ve Käthe) yaşıyorum ve onlar son derece misafirperver, yardımsever, kibar ve bulabileceğim en iyi ev arkadaşları. Dairemiz Karşıyaka’da çok iyi bir konumda, toplu taşımaya birkaç dakika uzaklıkta ve çok sayıda mağaza, restoran ve fırınla çok canlı bir bölgede bulunuyor ki bu bize çok kolaylık sağlıyor.
Atölyeler:
Bu gönüllülük için ana görevim atölyeler düzenlemek, çoğunlukla İngilizce konuşma kulüpleri, ve bunu seviyorum, daha önce hiç atölye çalışmaları yönetmemiştim ve bunu bu kadar seveceğimi hiç düşünmemiştim. Her bir atölyenin katılımcıları farklı, çocuklar öğrenciler ve yetişkinler olabiliyor. Yaş grubuna göre nasıl etkileşim kurulacağını öğrenmek için çok iyi bir alıştırma olduğunu düşünüyorum. Ama şüphesiz en sevdiğim atölye, Sakin Mekan Agora’da yaptıklarım çünkü insanlara gerçekten yardım ettiğinizi ve harika bir şeyler yaptığınızı hissettiğiniz atölyeler en ödüllendirici olanlar.
İzmir’deki Hayatım:
Mayıs ortasında geldim, hava çok güzeldi ve ilk iki haftam çok yoğun ve meşguldü çünkü daireye ve şehre yerleşmeye, tüm gönüllüler, bazı mentorlar ve ofis ekibi ile tanışmaya çalışıyordum. Gündüzleri birçok insanla tanıştım ki bunu çok seviyorum çünkü çok sosyal bir insanım ve yeni insanlarla konuşmayı seviyorum, ama her günün sonunda artık konuşamayacakmışım gibi hissediyordum. Çok kısa sürede çok fazla bilgiyi içselleştirmem gerekiyordu. Ancak bu dönemde kızlar o kadar yardımcı oldular ki uyum sürecim çok daha kolay oldu. İlk haftalarda İzmir’i olabildiğince gezmeye çalıştım, saat kulesi ve tarihi asansör gibi ana “turistik” yerleri ve farklı bölgeleri ziyaret ettim. İzmir gerçekten inanılmaz bir şehir, gelmeden önce bu kadar güzel bir şehir beklemiyordum, deniz kenarı manzaraları tarifsiz. Haziran’da, gönüllülüğe başlamadan önce ziyaret etmek istediğim Alaçatı gibi diğer şehirleri ziyaret ettim ve hayal kırıklığına uğratmadı. Mimari muhteşemdi.
Bayram sırasında birkaç gün izin aldık, bu fırsatı İstanbul’a iki günlüğüne gitmek için kullandım. İstanbul’a gitmek en büyük hayalimdi, o yüzden bu iki gün boyunca çok duygusaldım. İstanbul düşündüğümden daha büyüleyiciydi. Gönüllü arkadaşım- Angelika – ile gittim ve iki gün içinde görebileceğimiz kadar çok şey görmeye çalıştık. Ancak Bayram olduğu için çoğu müze kapalıydı ama yine de birçok yeri görebildik. Hatta en sevdiğim TV dizilerinden birinin (Yalı Çapkını) çekildiği villayı bile ziyaret ettim. Yakın gelecekte İstanbul’a tekrar gitmeyi umuyorum çünkü iki gün çok kısaydı.
Haziran sonunda, Mordoğan ve Karaburun gibi çok küçük ama çok şirin ilçelere gittim ve plaja gidebildim. İzmir’de geçireceğim son bir haftam kaldı ve umarım diğer şehirleri ziyaret edebilirim.
Ne yazık ki gönüllülüğüm sona ermek üzere ve çok üzgünüm. Buradaki hayatımı, İzmir’i, Türk yemeklerini ve kültürünü seviyorum. Türk insanları çok nazik ve misafirperver. Bu gönüllülük, hayatımda sahip olduğum en harika deneyim, unutulmaz anılar edindim ve harika insanlarla tanıştım.
Son olarak, tüm gönüllülere teşekkür etmek istiyorum, her şey için teşekkürler.