İzmir’e Erasmus gönüllüsü olarak geleli dört ay oldu ve bu süre boyunca her gün, hayatıma yeni öğrenimler, zorluklar ve keşifler ekledi. Yolculuğumun bu ikinci bölümü, gönüllü rolüme daha iyi adapte olduğum, zenginleştirici seyahatler yaptığım ve günlük yaşamımın yavaş yavaş bir düzene oturduğu bir dönem olarak şekillendi.

Şekil Alan Çalışmalar

Son haftalarda sorumluluklarım daha belirgin hale geldi ve dil atölyelerimi daha iyi organize etmeyi başardım. Atölyelerim, ortaokullarda, belediye merkezlerinde ve derneğin ofisinde gerçekleşiyor. Her biri farklı yaş gruplarına ve dil seviyelerine hitap eden bu gruplar, yaklaşımımı sürekli uyarlamamı ve yaratıcı çözümler üretmemi gerektiriyor.

Tabii her şey kolay değil. Bazen bir dili öğretmenin ne kadar karmaşık olabileceğini fark ediyorum. Kendi ana dilimde bile bazı incelikleri açıklamanın zor olduğunu gördüğümde, başka bir dilde bunu başarmanın nasıl bir meydan okuma olduğunu daha iyi anlıyorum. Yine de, İngilizce’de tartışmalar ve oyunlar organize etmekten büyük keyif alıyorum. Öğrenmeyi eğlenceli hale getirmek, bu sürecin en tatmin edici yanlarından biri.

Unutulmaz bir deneyimim ise Bornova Belediyesi ile bir yenileme projesine katılmak oldu. Bir binanın duvarlarını boyadık ve bu, günlük görevlerimden oldukça farklı bir aktiviteydi. Elle tutulur, somut bir sonuç ortaya koymanın ferahlatıcı bir etkisi olduğunu hissettim.

Güneydoğu Türkiye’ye Küçük Bir Gezi

Kasım ayında, Samsun’daki ilk Erasmus seminerimde tanıştığım Azerbaycanlı bir arkadaşım ile Güneydoğu Türkiye’yi keşfetme fırsatı buldum. O seminerden sonra birlikte bir seyahat planı yapmaya karar verdik ve Diyarbakır’daki ara değerlendirme toplantısına katıldık.

Yolculuğumuz Mardin’de başladı. Zamansız atmosferi ve tarihi yapılarıyla beni tamamen büyüleyen bu şehir, adeta geçmişin bir yansıması gibiydi. Ardından, ilham verici bir sanat merkezi olan Medyart’ı ziyaret ettik ve sonra Gaziantep’e doğru yola çıktık. Gaziantep, ünlü mutfağıyla olduğu kadar sıcakkanlı insanlarıyla da hafızamda yer etti.

Seyahatimizin son durağı Diyarbakır oldu. Burada, diğer gönüllülerle birlikte ara değerlendirme seminerine katıldık. Bu yolculuk, Türkiye’nin çok yönlü kültürel zenginliğini ve çeşitliliğini keşfetmem için büyük bir fırsat oldu. Güneydoğu’daki gelenekler ve yaşam tarzı, İzmir’in modern ve hareketli havasıyla keskin bir tezat oluşturuyordu.

Kişisel Zorluklar ve Sürekli Değişen Bir Ev

Türkçe öğrenmek hâlâ benim için en büyük zorluklardan biri. Şimdiye kadar, kelimeleri karıştırmadan ya da tereddüt etmeden tam bir cümle kurmayı başaramadım. Bu farkındalık zaman zaman moralimi bozsa da aynı zamanda daha çok çalışmam için beni motive ediyor. Türk arkadaşlarıma sorular sormak ve çevremdeki konuşmaları dikkatle dinlemek, bu konuda bana yardımcı oluyor.

Ev hayatımda da değişiklikler oldu. Son haftalarda bazı ev arkadaşlarım ayrıldı, yerlerine yenileri geldi. Bu durum dinamikleri değiştirse de yeni gelenler taze bir enerji kattı. Evde, yakın bir grup oluşturmaya başladık, ancak arkadaşlarla vedalaşmak hâlâ zor geliyor. Bu ayrılıklar, bu deneyimin geçici ama bir o kadar da değerli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

İleriye Bakış

Bu dört aylık süreçte değiştiğimi ve geliştiğimi hissediyorum. Bu yolculuk, beni konfor alanımdan çıkmaya, sınırlarımı kabul etmeye ve her duruma uyum sağlamaya zorladı. Karşılaştığım her zorluk, büyümek için bir fırsat oldu. Tanıştığım her insan, dünyayı ve kendimi farklı bir perspektiften görmeme yardımcı oldu.

Önümdeki aylarda neler olacağını bilmiyorum, ancak bu yolculuğun bana sunduğu her deneyime açık ve hazır hissediyorum. Bu süreç, bana sadece yeni yerler ve insanlar değil, aynı zamanda kendi potansiyelimi de keşfetme fırsatı sundu.

Her adımda, öğrendiklerimle daha bilinçli bir birey haline geliyorum. İleride bu yolculuğun beni nereye götüreceğini görmek için sabırsızlanıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.