Saat sabah 9.45, saate bakıyorum ve vapur iskelesine koşmaya başlıyorum. Çabuk! kent kartım nerede? Kulağımda müzik ve vapurun esintisiyle yavaşça uyanıyorum. Kahvaltı için bir mandalina ve su, şanslıysam çantamda birkaç fındık bulacağım. Ve böylece ofis günüm başlayacak. Ama neyse ki, her gün değil.

Bekle bir saniye, benim kim olduğumu bile bilmiyorsun. Merhaba, ben Käthe. Berlinliyim. Evet, orası Almanya’da ama Berlin Almanya değil, Berlin’dir; arada büyük bir fark var. havanın gerçekten soğuk ve yağmurlu olduğu birkaç gün önce 19 yaşıma girdim. Kasım ayında Almanya’dan sıcak selamlar! Gönderen kuruluşum ICJA, dünya çapında karşılıklı değişimler düzenleyen ve aynı zamanda Almanya’daki yabancı gönüllüleri destekleyen kar amacı gütmeyen bir dernek. Ve burada, İzmir’de, PIYA’dayım, ya da Türkçe anlayanlar için Pi Gençlik Derneği. ESC (Arupa Dayanışma Programı) aracılığıyla uzun dönem gönüllüyüm.

İzmir’e 1 Eylül’de vardım, sanırım hava hala 35°C civarındaydı. İzmir “gençliğin başkenti” olmak istediğinden 1-10 Eylül tarihleri arasında Kültürpark’ta büyük bir fuar vardı. İnanılmazdı ve söylemeliyim ki bu şehre gelmem için en doğru zamandı. Her öğleden sonra fuara gittik. Birçok farklı insanla tanıştık ve çeşitli Türk şarkıcıların canlı konserlerine katıldık. Kültürpark günleri şu ana kadarki en güzel anılarımdan biri. Her akşam bir öncekinden daha canlı ve eğlenceliydi.

Gün boyunca aynı zamanda mentörlerimiz olan çeşitli Türk gönüllüler tarafından bir fincan çay, Türk kahvesi içerek veya inanılmaz lezzetli yemekler yiyerek şehirde gezdirildik.

Dolu dolu geçen bu on günün ardından şehri, özellikle de çalışacağımız yerleri gezmeye başladık. Yaklaşık iki hafta boyunca her gün farklı gençlik merkezlerini ziyaret ettik. Ancak bu iki hafta tam bir iki hafta değildi çünkü Eylül ayında yaşanan önemli bir olay nedeniyle kesintiye uğradı: KARANTİNA! Diğer iki gönüllü ve ben bir yerde Corona’ya yakalandık. Ama iyi olan şu ki artık odama alışmıştım ve ev arkadaşlarımı da daha da iyi tanıdım. Bu tür bir karantinanın özel olduğunu düşünüyorum, özellikle de başlangıçta tanımadığınız dört kişiyle birlikte geçirdiğinizde.

Varış eğitimimizi Afyonkarahisar’da aldık. O günleri düşündüğümde ne hayatmış ama diyorum. 5 yıldızlı otel: tek kişilik odalarda çift kişilik yatak ve havuz. Maalesef sabahtan akşama kadar seminerlerimiz olduğu için şehri pek gezemedik. Ancak iki farklı gönüllü grubuyla İstanbul ve Ankara’ya seyahat edebildim. Bu hafta sonu gezilerinin ikisi de muhteşemdi.

Yaklaşık iki aydır, günlük rutinlerimiz, bir programımız ve tüm şehre yayılmış merkezlerdeki çeşitli atölyelerimiz var. Şu anda ikisi İngilizce ve ikisi Almanca konuşma atölyesi olmak üzere dört farklı atölyem var. Gerçekten çok eğlenceli!
Sanırım en çok keyif aldığım şey, pek çok farklı insan tanımamız ve onların farklı hikayelerini dinlememiz. Konuşma kulüplerimin çoğuna öğrenciler katılıyor. Ancak bir tanesine sadece 30-70 yaşları arasındaki yetişkinler katılıyor ve bu grupla çalışmak çok farklı, ama her ikisinden de keyif alıyorum.
Neredeyse unutuyordum, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı ve İzmir’in Kurtuluş Günü de vardı. Bir Alman olarak benim için bu ilginçti çünkü Almanya’da, tarih nedeniyle, ulusal bayram yok. Aynı zamanda askeri geçit törenleriyle kutlanan özel günler yoktur.
Sonuç olarak, bunların benim deneyimlerim ve benim izlenimlerim olduğunu eklemek isterim. Ayrıca burada kendimi inanılmaz derecede rahat hissettiğimi ve burada olmaktan çok ama çok memnun olduğumu da eklemek isterim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.