“Ev” nedir? Sözlüğü açıp kontrol ediyorum, şöyle yazıyor; “ev”, insanların barınma ihtiyacını karşılamak amacıyla inşa edilmiş yapıdır. Genellikle bir aile veya birey tarafından yaşanmak üzere kullanılır ve çeşitli odalardan oluşabilir. Tanım oldukça açık. Sanırım hepimiz evin ne demek olduğunu biliyoruzdur yine de eminim, ev denince şu anda bu yazıyı okumakta olan herkesin aklında farklı resimler canlanıyordur.
Bazılarımız huzurlu bir yuvaya, bazılarımız kaotik bir apartman dairesine, bazılarımız bir şarkıya veya insana, bazılarımız da bir düşünceye ev diyor olabilir. Çeşit çeşit özellik ve yapılarda evler de olabilir yine de bana soracak olursanız bir evi, ev yapan en temel özelliği onun güvenli olmasıdır. İşte tam olarak bu yüzden bundan birkaç ay önce Pi Gençlik Derneğinin sayfasında Romanya’da gerçekleşecek bir projenin ilanını gördüğümde hiç beklemeden başvurdum.


Proje 1 Haziran’da başlayıp 7 Ağustos’da sona eren kısa bir gençlik takımı projesiydi ve Romanya da daima görmek istediğim bir yerdi ancak projeye başvurmak istememin asıl sebebi konusuydu. Kısaca bahsetmek gerekirse Giant Dolls House, ülkelerinde gerçekleşmekte olan savaş nedeni ile evlerini terk etmek zorunda kalan Ukraynalı mülteci çocuk ve gençlerin kendilerini yeniden evde hissedebilmelerini amaçlayan bir çalışmaydı. Craiova şehrinde 60 gönüllünün toplu olarak alacağı bir eğitimin ardından kendi bölgelerimize dağılıp gönüllülük faaliyetlerimizi orada devam ettirmemiz bekleniyordu. Böylece başvurumu yapıp değerlendirme sürecinin ardından kabul aldım ve yolculuğum başladı. Craiova’da gerçekleştirdiğimiz eğitim kampı kelimenin tam anlamıyla bir hız treni gibiydi. Daha önce hiç bir hafta kadar kısa bir sürede o kadar sık duygu değişimi yaşayıp o kadar çok şey öğrenmemiştim. Başlarda kendimi İngilizce olarak ifade etmekte ve başka ülkelerden gelen gönüllülerle iletişim kurmakta zorlansam da her geçen gün daha çok geliştiğimi fark ettim çünkü takım arkadaşlarımla konuştukça gördüm ki onlar da tıpkı benim gibi birer insandı. Yanlış anlaşılmaktan veya kendilerini ifade edememekten benim korktuğum kadar korkuyor, benimle aynı şeylere gülüyor, aynı şekilde evlerini özlüyor ve aynı amaca hizmet için farklı bir ülkede bulunuyorlardı. Onlarla paylaştığım anılar ve onlardan öğrendiğim şeyler beni öyle etkiledi ki Craiovadaki eğitim bittiğinde bir hafta boyunca gösterdiğim gelişmeden dolayı kendimle gurur duyuyor, kendi bölgelerimize dağıldığımızda yapacağımız çalışmalar için hazır hissediyordum.
Benim eğitimden sonra gideceğim şehir, Arad, küçük, sakin ve yeşil bir yerdi. Burada haftanın birkaç günü düzenli olarak Ukraynalı mülteci çocuk ve gençlerle çalışmalar yapıyorduk. GDH konseptinin ne kadar yaratıcı ve derin bir fikir olduğunu anlamanız için size çalışmalarımızdan bahsetmek istiyorum. Proje kapsamında etkinliğe katılan her çocuğa bir ayakkabı kutusu ve gerekli materyallleri (renkli karton, makas, yapıştırıcı, eski dergiler, boya kalemleri) sağlıyor ardından onlardan kendilerini rahat hissettikleri, hayallerindeki bir evi veya odayı yaratmalarını istiyorduk. Örneğin ben Craiova’daki eğitim sürecinde kendi Giant Dolls House’umu tasarlarken kendimi çok güvende hissettiğim çocukluk odamı yeniden yaratmıştım.


Onlara da bu örnekleri vererek birer küçük bebek evi yapmalarını istedik. Cinsiyet farketmeksizin çocukların bu aktiviteye bayıldığını söyleyebilirim. Sadece birkaç dakikalığına kendinizi evini terk etmek zorunda kalmış, hakkında hiçbir fikri olmadığı bir savaş yüzünden oradan oraya savrulmuş bir çocuğun yerine koyun, yeniden kendinizi güvende, ait hissettiğiniz bir eviniz olsun istemez miydiniz? Bu küçücük bir kutu dahi olsa “ev” sahibi olma fikri kalbinizi heyecanla çarptırıp tüylerinizi diken diken etmez miydi? Herşeyi, bu gönüllülük deneyiminin bana kattığı herşeyi bir kenara bırakacak olursam sadece bu fikrin onları da beni heyecanlandırdığı kadar heyecanlandırdığını görmek dahi benim için yeterli bir kazanımdı. Pi Gençlik Derneğinin sayfasındaki online sergide de bulabileceğinizi düşündüğüm pek çok Giant Dolls House yarattılar ve hepsi de oldukça anlamlıydı. Kimisi eskiden sahip oldukları odalarının/evlerinin aynısını yapmaya çalışıyordu kimisi hayalindeki, hiç var olmamış bir mekanı. Beni en çok etkileyen tasarımlardan birisinde beraber çalıştığımız çocuk evinde yalnızca bir televizyon ve yatak olmasını istiyordu. Benden televizyon için bir kumanda yapmamı, ekrana da en sevdiği çizgi filmi çizmemi istedi. O an düşündüm ki, bu çocuk için ev, rahatça uzanıp sevdiği çizgi filmi izleyebileceği bir yerdi. Daha fazlası değil. Ne lüx bir eşya istiyordu be de başka bir şey. Çocukların bu kadar basit isteklerinin dahi karşılanamadığı bir dünyada yaşıyor olmamız beni oldukça üzmüştü ancak hatırlıyorum da aynı zamanda çok da şaşırmıştım. Etkinlik bütün yaştan genç ve çocukların hatta onların ebeveynlerinin dikkatini çekiyor, yaymak istediğimiz mesaj hızla pek çok insan ulaşıyordu
Giant Dolls House projesine babannesiyle birlikte gelen beş yaşındaki bir katılımcı bebek evini erken bitirmiş olmasına rağmen üç hafta boyunca her çalışmaya gelmeye devam etti üstelik bu proje sayesinde gördüm ki insanların birbirleri ile iletişim kurması için aynı dili konuşmalarına dahi gerek yoktu. Ben Ukraynaca, katılımcıların çoğu da İngilizce konuşamıyor olmasına rağmen bir şekilde birbirimizi anlıyor ve tamamlanmış evlere bakarken duygulanıyorduk. Aramızda Ukraynalı bir katılımcının da olması bazen bize iletişim yönünden avantaj sağlıyordu ancak ebeveynlerin, çocuklarına ne yapacakları kendi dillerinde onlara açıklanır açıklanmaz yüzlerinde oluşan pırıltıyı görmek eşsizdi. Herkes fikri çok seviyor, bir parçası olmak istiyordu. Bana kalırsa yaşı fark etmeksizin her insanın bebek evlerine, daha dogrusu bir ev yaratma düşüncesine bu kadar sempati duyması çok insani.
Romanya, orada bulunduğum 37 gün boyunca bana karşı harika bir öğretmen ve ev oldu. Konfor alanımdan çıkmakta güçlük çektiğim bir zamanda bana dünyanın başka yerlerinde başka başka hayatlar ve güzellikler olduğunu gösterdi. Dinlemem gereken daha çok hikaye, öğrenmem gereken çok şey olduğunu bir kere daha fark ettim. Dönüp geçmişe baktığımda iyi ki değerlendirmişim diyeceğim bir fırsat oldu. Kesinlikle her gencin deneyimlemesi gereken bir tecrübe olduğunu düşündüğüm bir maceraydı çünkü kendimizi bulmak ve hayattaki amacımız ile ilgili zorluklar çektiğimiz bir dönemde olumlu bir etki yaratabileceğini düşünüyorum. Sizinle aşağı yukarı aynı yaşlarda farklı ülkelerden gelen donanımlı gençlerle beraber öğrenmek, eğlenmek ve birbirinize farklı kültürlerin ne kadar etkileyici olduğunu göstermek bir süre sonra insana hayatta ne kadar çok seçenek olduğunu gösteriyor.

Daha pozitif ve sakin bir çevrede düşünüp kendinize karşı acımasız olmadan ne kadar çok yol kat ettiğinizi görmek harika. Genciz nitekim çoğumuz en çok gülüp eğlenmeyi hak ettiğimiz zamanlarda bizim elimizde olmayan sebeplerden dolayı çeşitli baskıların altında eziliyoruz. Hayat bazen yorucu olabiliyor ancak kısa bir süreliğine zamanı dondurup Romanya’da yeniden insanlığa karşı umut dolu olmak paha biçilemezdi. Dayanışma hissi, güveni, mutluluğu ve kahkaları ile asla unutmayacağım bir proje dönemi oldu. Öğrendiğim her küçük şey, edindiğim her yeni dostluk hayatıma yeni bir renk ekledi. Bu deneyim, hem bireysel hem de toplumsal anlamda beni dönüştürdü ve yaşadıklarımı paylaşarak bu umut dolu hikayeyi daha geniş kitlelere ulaştırma kararlılığımı pekiştirdi.