İzmir Pasaport İskelesi, şehrin denizle kucaklaştığı önemli bir nokta. İzmir Körfezi’nin kıyısında Konak ve Alsancak arasında yer alır. İskele çevresi, İzmirlilerin yanı sıra yabancı insanların da uğrak noktalarından biri olur. Kimi anı durdurmaya çalışıp fotoğraf çekilirken kimi de yalnızlığı ile bütünleşip denizin huzur verici manzarasının keyfini çıkarır. Bina, tarih boyunca da birçok ana şahitlik etmiş ve insanlığa ev sahipliği yapmıştır. Sahil boyunca uzanan kafeler canlı ve bitmeyen bir enerjiyle bu hayat akışına tanıklık eder.
Güneş, gökyüzünde yavaşça yükselirken sabahın sessiz ritüeli başlar ve iskele de uykusundan kalkıp doğanın uyanışına şahitlik etmeye başlar. Sabahın erken saatlerinden itibaren hareket başlar. Günün ilk ışıkları huzme huzme yayılmaya başlarken güne kucak açan balıkçı tekneleri denize açılır, vapurlar ve feribotlar da kıyıya yanaşmaya başlar. Hayat adım adım yaşanmaya, dakikalar saati peşi sıra kovalamaya başlar.
Gün içinde birçok hikâyeye şahit olur iskele. Kimi zaman bir vuslata. Kimi zaman ise bir vedaya. Bazen de hayatın ucundan tutup ona yetişmeye çalışan insanlara eşlik eder. Birileri işine giderken birileri için de iki yakayı birleştirir. Aslında yaşamın kendisi gibidir; durup derin bir nefes alıp anda kalmaya başladığında görmeye, hissetmeye başlarsın.
Peki ya Pasaport İskele’nin tarihi? 1800’lü yıllarda İngilizler tarafından Fransızlara yaptırılmış olduğunu görüyoruz Pasaport İskele’nin tarihine baktığımızda. Yapımına 1867 yılında girişilen ve 1886 yılında tamamlanan rıhtım, mendireğe yanaşan yolcu ve yük gemileriyle aynı bugün de olduğu gibi yine İzmir’in en hareketli noktalarındandı.
Rıhtımın taşları üzerindeki Osmanlı döneminin Pasaport Dairesi, rıhtıma inen yolcuları denetliyordu. Rıhtımın diğer ucu ise Gümrük Antrepoları olarak yapılmıştı. Buradaki tüm demir malzemeler Paris’teki kendi adıyla anılan ünlü Eiffel şirketinin imalatlarıdır.
Özlem A.
