Ben Polonya’nın Silezya bölgesinden bir gönüllüyüm. Benim adım Ruben. İzmir’e ilk indiğimde hiçbir beklentim yoktu, sadece bilinmeyene açıktım. Bu, yeni bir çevreye, ülkeye, farklı bir kültüre uyum sağlamama ve gönüllülük yolculuğuma başlamama yardımcı oldu. Ama bu deneyimin bana sadece dünya hakkında değil, kendim hakkında da hayal edebileceğimden çok daha fazla şey öğreteceğini bilmiyordum.


İzmir’e Dair İlk İzlenimlerim
Yolculuğumun başından itibaren bir sürprizle karşılaştım. Havaalanında akıl hocamın biraz Lehçe konuştuğu ve kültürümle çok ilgilendiği ortaya çıktı ki bu beni gururlandırdı. Küçük bir sohbetin ardından izbana binip doğruca önümüzdeki 8 ay boyunca yeni evim olacak olan Buca’daki daireye (diğer “buca boys” ile güzel bir daire) gittik.
Bir gönüllülük projesine başlamak spontane bir şekilde ve büyük bir belirsizlikle atladığım bir şeydi çünkü Türkiye ziyaret ettiğim en egzotik ülkelerden biriydi. Ama sonuçta İzmir’in Türkiye’nin en rahat şehirlerinden biri olarak ün yaptığını biliyordum. Bu da bana mükemmel bir şekilde uyuyordu.
İzmir sadece var olmaz; nefes alır. Deniz meltemi güçlü parfüm kokuları taşıyor (özellikle erkekler, ben sevmiyorum), sokaklar canlı ama asla bunaltıcı değil ve insanlar gerçekten hayattan zevk almak için zaman ayırıyor. Hızlı tempolu bir ortamdan geldiğim için bu ritme alışık değildim. Ancak çok hızlı bir şekilde İzmir’de bir şeyleri sadece “yapmadığınızı”, onları deneyimlediğinizi öğrendim.
Kültürel değişim ve toplum projelerine odaklanan bir gençlik organizasyonuna katılıyorum. Benim rolüm etkinliklerin düzenlenmesine yardımcı olmak ve yerel toplumu desteklemek, onlara İngilizce öğretmek ve diğer kültürleri tanımalarına yardımcı olmaktı. Gerçek etki küçük, günlük anlardan geldi. Öğrencilerimle iletişim kurmak, onların İngilizce konuşmadaki ilerlemelerini görmek. Bağlantı her zaman büyük konuşmalardan veya planlanmış faaliyetlerden gelmez. Bazen sadece denemenin, başarısız olmanın ve bunlara gülmenin ortak deneyimidir. Bu bana gurur veriyor ve yaptığım şeyin önemli olduğunu hissettiriyor.

Kişisel Deneyim
Elbette her şey kolay değildi. Yeni bir kültüre alışmak, dili anlamak ve diğer gönüllülerle farklı bir çalışma tarzını öğrenmek çaba gerektirdi. Ancak yeni bir deneyime adım atmakla ilgili olan şey de budur. Rahatsızlık sadece sürecin bir parçasıdır. Ve bu rahatsızlığın diğer tarafında büyüme vardır. Ancak dışarıdan biri olmak geçicidir. İzmir sizi karşılıyor. Bir kafeye oturduğunuz anda birileri sizinle sohbet etmeye başlar ve siz daha ne olduğunu anlamadan sen de akışın bir parçasısındır. Yurtdışında gönüllü olma şansınız olursa, bunu değerlendirin. Sadece iş için değil, kendinizi yeni bir yaşam biçiminde keşfetme deneyimi için. İzmir bana her zaman liderlik etmenize gerek olmadığını ve yine de büyük resmin bir parçası olarak fark yaratabileceğinizi öğretti. Ve bazen, tam da ihtiyacımız olan şey budur.
Sonra “sahillerde” görüşmek üzere.
