Merhaba yine ben, Pi Gençlik Derneği’nde uzun dönem gönüllülük yapan Almanya’dan Helen. İzmir’de neredeyse altı ayı geride bıraktım ve bu üçüncü blog yazımda yine kısa bir özetle deneyimlerimi paylaşacağım.

Bu yazının, İzmir’deki gönüllülük sürecimin yarısını tamamladığım anlamına gelmesi inanılmaz geliyor. Geçen altı ay, hayatımın en heyecan verici dönemi oldu diyebilirim. Ama artık şunu fark ediyorum ki buradaki günlük hayatın basit ama güzel yanlarını yaşamak, harika insanlarla birlikte olmak beni en çok mutlu eden şeylerden biri haline geldi.

Başlarda benim için tamamen yeni bir kültürel deneyim olan Pazar günü pazarına gitmek artık rutinim oldu. Yolda birisi bana İZBAN’ın nereye gittiğini sorduğunda artık cevap verebilmek hoşuma gidiyor. Ve gün sonunda eve dönüp ev arkadaşlarımla günü değerlendirmek, en yeni dedikoduları paylaşmak benim için ayrı bir keyif.

Burada bir diğer rutinimiz de haftalık Türkçe dersleri. Nihayet Türkçede biraz ilerleme kaydettiğimi hissediyorum, ama hâlâ düzgün bir sohbet edebilecek seviyede değilim. Yine de yerel gönüllülerin düzenlediği Türkçe Konuşma Kulüplerine katılarak en azından biraz daha özgüven kazanmayı umuyorum.

 

Pi Gençlik Derneği’nde düzenlediğim atölyeler hâlâ çok keyifli, gerçi bir dönem katılımcı sayılarıyla ilgili biraz zorlandık. Yine de şu an çalıştığımız farklı mekanların çeşitliliğini seviyorum ve hem düzenli hem de yeni atölyelerde katılımcılarla daha fazla etkileşim kurabiliyor ya da yeni oyunlar ve yöntemler deneyebiliyorum. Özellikle küçük çocuklarla yaptığımız atölyelerin sayısı arttı ve bundan beklediğimden çok daha fazla keyif almaya başladım. Belki de onların dil becerilerime takılmayacaklarını bilmenin verdiği cesaretle Türkçe konuşmaya daha istekli olduğum içindir.

Ama atölyelerle ilgili en büyük mutluluğum, sonunda ev arkadaşım Laura ile birlikte Pi Gençlik Derneği ofisinde bir yoga atölyesi düzenlemeyi başarmamız oldu! Umarım bunu her hafta yapmaya devam edebiliriz.

15 farklı uluslararası gönüllü ve birçok Türk gönüllüyle birlikte İzmir’de sıkılmak gerçekten imkânsız. Kış aylarında yapacak şeyler bulmanın zor olacağını düşünebilirsiniz, ama İzmir için bu kesinlikle geçerli değil. Son iki ayda sadece barlara, kulüplere, konserlere ve Buca ile Karşıyaka’nın futbol ve voleybol maçlarına gitmekle kalmadık, aynı zamanda sahil boyunca bisiklet turu yaptık, Bostanlı’da futbol ve voleybol oynadık, Balçova’da doğa yürüyüşüne çıktık.Bunların üstüne, sonunda Efes ve Şirince’yi ziyaret ettik. İşte tam da bu grup etkinlikleri, İzmir’deki hayatımı bu kadar özel kılan şeyler. Burada tanıştığım ve sürekli şehirde ve çevresinde yeni şeyler keşfetmeye hazır olan inanılmaz insanlarla birlikte olduğum için gerçekten çok minnettarım. Bu blog yazısına eklediğim fotoğraflar, son iki ayda yaşadığım harika anıların sadece küçük bir kısmını yansıtıyor.

Burada soğuk ve yağmurlu olarak bilinen bu mevsimin aslında ne kadar güneşli ve keyifli geçtiğini görmek beni şaşırttı. Almanya’daki kasvetli kışlara alışkın biri olarak, hatta belki de hayatımın en güzel kışını yaşadığımı söyleyebilirim!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.